Monday, November 4, 2013

Kur'an-ı Kerim ve Açıklamalı Meali [Ali Ünal] 2: Bakara Suresi'nden


  • Kur’ân’dan ne zaman bir veya birkaç âyet inse ve bunlar hangi sûrenin hangi âyetleri ise, bizzat Peygamberimiz aleyhissalâtü vesselâm onları oraya kaydettirirdi.
  • Kur’ân’ın mü’minleri, her şeyden önce gaybe olan imanlarıyla tanıtması çok mühimdir. Çünkü varlık, şu görünür ve gözlemlenebilir fizikî veya maddî âlemle sınırlı değildir. Bu âlem, görünmeyenin, gaybın tecellisinden ibarettir. Dolayısıyla, bu âlemin ve bu âlemdeki her varlığın, her hadisenin hakikatı, görünmeyen gayb âleminde yatar. Bu sebeple Kur’ân, ta baştan kalkış noktasını belirler ve mü’mine gerçek bakış açısını kazandırır. Bu âlem, gaybın bir tecellisi olarak, hakikatin ve bütün hakikatlerin kaynağı Cenab- ı Hakk’ın tanınması adına bir kitap gibidir. Dolayısıyla mü’min, bu kitabı okuyarak, onun Yazarını bulan ve O’na inanan insandır. Bu âleme de, ondaki her varlık ve hadiseye de işte bu iman açısından bakar ve bütün çalışmalarını bu temele oturtur. O zaman, bu âlemden derlenen bilgiler gerçek ilim haline gelir. İşte bu nokta, İslâmî epistemolojiyle (ilim anlayışı, bilgi felsefesi) modern epistemolojiyi birbirinden ayıran temel noktadır. Bu âyette [O müttakiler sürekli yenilenir ve kuvvet kazanır bir imanla gaybe inanırlar], özellikle Ehl-i Kitap'tan, hem de onların önderleri konumunda olup da Peygamber Efendimiz'e iman ederek tam teslim olan Abdullah ibn Selâm gibi zatlara işarette bulunulmaktadır.
  • Yakîn, nefsin her türlü şüpheden kurtularak sükûna ermesidir. İlme, bilmeğe dayanan ilme’l-yakîn, görmeğe veya müşahedeye dayanan ayne’l-yakîn ve bizzat tecrübeye ve yaşamaya dayanan ve Hak’la bâkî olma demek olan hakka’l-yakîn mertebeleri vardır.
  • Kur’ân’da şeytan için Hz. Âdem’e secde emri, bu emre muhalefeti ve cennetten kovulma sürecinde İblis ismi kullanılırken, bu süreçten sonra şeytan ismi kullanılmaktadır. İblis, “ümidini bütünüyle yitirmiş”, şeytan ise, “Kovulmuş, İlâhî rahmetten uzaklaştırılmış” manâsındadır.
  • Melekler şerre kabiliyetsiz, şeytan ve onun cinsi ise, hayra kabiliyetsiz varlıklar olmasına mukabil, insanın, hem hayra hem de şerre âdeta sınırsız kabiliyeti vardır. O, hayra kabiliyetlerini işletmek, şerre kabiliyetleri karşısında ise iradesiyle mücadele edip, onları da hayır istikametine çevirmek, hiç olmazsa tahdit etmekle sorumludur.
  • Şüphesiz O, Tevvâb (kullarının tevbesine sadece mağrifetle değil, fazladan mükâfatla karşılık veren)dir; Rahîm (bilhassa Kendisine tevbe ile yönelen mü’min kullarına karşı) hususî rahmet ve merhameti pek bol olandır.[Bakara 37]
  • “Ey bizim Rabbimiz! Biz, kendi kendimize zulmettik. Eğer bizi bağışlamaz ve bize hususî rahmetinle muamelede bulunmazsan, hiç şüphesiz biz ebedî kaybedenlerden oluruz!”[Araf 23]
  • Sabır, diğer yarısı şükür olarak, İslâm’ın âdeta yarısıdır.