Gerçek medeniyet güzellikleri açısından İslâmiyet’in esaslarına ve meselelerine bakacak olursak, en başta erkek-kadın insanın ahsen-i takvim üzere yaratılmış üstün ve şerefli bir varlık olduğunun tesbitini görürüz. Ayrıca haksız olarak masum bir insanı öldürmek bütün insanları öldürmek gibi bir zulüm ve günah sayılmıştır. Anne–babalara, yaşlı ve hastalara yapılacak iyilikler övülmüş... Dullara, yetimlere, fakirlere verilecek, zekât sadaka vs. hayır ve hasenat belirtilmiştir. Gayr-i müslimlerin hak ve hukukları tespit edilmiştir. Hayvanların hakları da belirlendiği gibi, susuz bir köpeğe kuyudan su çıkarıp veren günahların bağışlandığı; bir kediyi de acından öldürenin Cehennem’e gittiği ifade edilmiştir. Vakıflar teşvik edilmiş; okul, hastane, yol, köprü, çeşme imarı yanında uçamayan göçmen kuşlara kadar her canlıya yardım müesseselerinin önü açılmış; bunlardan meydana gelen sevapların da insan öldükten sonra bile amel defterine yazılmaya devam edeceği bildirilmiştir. Abdest, gusülden diş fırçalamaya, oradan koltuk altı ve etek tıraşlarına kadar temizliğin her çeşidi için prensipler konulmuştur. Sulh ve barışın mutlaka hayırlı olduğu, suçların şahsîliği, hiç kimsenin yakın akraba bile olsa başkasının suçundan dolayı ceza görmeyeceği belirtilmiştir. İnanç ve din tercihi konusunda zorlama yasaklanmıştır... İnsanın bizzat kendisinin bulunmadığı yerlerde bile mânevî şahsiyeti koruma altına alınarak gıybeti ve ardından hoşlanmadığı şeylerin konuşulması men edilmiştir. Ayrıca kişinin arkasından çekiştirme ve küçük düşüren kaş göz hareketleri, kalb incitici ve gönül yaralıyıcı jest ve mimikler kalblere kadar işleyen bir ateş azabı ile tehdit edilmiştir. Bu incelikleri İslâmiyet’ten başka hiçbir medeniyetin prensiplerinde bulmak mümkün değildir...