Sunday, November 16, 2014

Vehim ve Tembih

İnsanın zihni, dili, işitmesi; cüz’î ve sıra ile oldukları gibi, fikri ve himmeti de cüz’îdir. Sıra ile iş görenler yalnız bir şeye taalluk eder ve tek bir şeyle meşgul olurlar. Hem de insanın kıymet ve mahiyeti, himmeti nispetindedir. Himmetin derecesi ise, maksadına ve meşgul olduğşeye göredir. Hem de insan, yöneldiği ve kastettiği şeyde güya “fenâ fi’l-maksat” oluyor. İşte bu noktaya binaen, hasis ve değersiz bir şey veya pek cüz’î bir şey, büyük bir adama isnat olunmaz. Zira tenezzül etmez. Himmetini o küçük şeye sığıştırmaz. Himmeti ağır ve o küçük şey gayet hafif olduğundan güya denge bozulur.

Hem de insan hangi şeyi temaşa etse, elbette ölçülerini ve esaslarını kendi nefsinde arayacaktır. Eğer bulmazsa, etrafında ve diğer insanlarda arayacaktır. Hatta hiçbir cihette yaratılmışlara benzemeyen Allah’ı düşünürse, yine vehim gücü şu kötü vehmi, düstur ve dürbün yapmak istiyor. Hâlbuki Cenab-ı Hak, şu nokta-yı nazarda temaşa edilmez. Kudretine bir sınırlama yoktur. Güneşin ziyası gibi, kudret ilim ve iradesi her şeyi kuşatmaktadır ve umumîdir, sınırlandırılamaz ve mukayese gelmez. En büyük şeye taalluk ettiği gibi en küçük, en değersiz şeye de taalluk eder. Azametine ölçü, kemâline mizan ise eserlerinin hepsidir. Her bir cüzü, ölçü olamaz. İşte varlığı zaruri olan Cenab-ı Hakk’ı,
yaratılmışlara kıyas etmek kıyas-ı maa’l-fârıktır. Yani birbirine benzemeyen şeyler arasında yapılan, doğru olmayan ve hakikate uymayan bir mukayesedir. Anlattığımız bâtıl vehim ile muhakeme etmek tamamen hatadır. İşte kulluk edebine uymaz bir tarzda ve şu bâtıl vehmin kötü neticesindendir ki: Tabiatçılar, sebeplerin hakikî tesir sahibi olduklarına; Mutezile mezhebinden olanlar, insanla ve hayvanların iradî fiillerini kendileri yarattıklarına; filozoflar, cüz’î şeylere Allah’ın ilminin taalluk etmediğine; Mecusîler, şerri yaratmanın Allah’tan başkasına ait olduğuna yani şer ilâhı kabul ettikleri şeytan tarafından şerlerin yaratıldığına itikat ettiler. Güya onlara göre Yaradan, o kadar azametiyle beraber,
nasıl böyle değersiz, küçük şeylere tenezzül edip meşgul olsun? Yuh onların akıllarına ki, şöyle bâtıl bir vehmin hükmüne esir oldular. Ey birader!.. Şu vehim, itikat yoluyla olmasa da, vesvese cihetiyle bazen müminlere musallat oluyor.