Sunday, November 16, 2014

Maddenin Ezeliyeti Tevehhümü Hakkında

Maddenin ezeliyeti ve zerre hareketlerinden canlı türlerin meydana gelmesi gibi bâtıl şeylere ihtimal vermek, sırf başka şeyle nefsini ikna etmek sadedinde olduğu için o işlerin fâsit esaslarını tebeî nazarla yandan bakmakla idrak edememekten ileri gelir. Evet, bir kişi kendisini ikna etmek için ciddi bir araştırma ve derin bir bakışla meseleye yönelirse, bunların imkânsız olduklarına asla makul bir taraflarının bulunmadığına hükmedecektir. Faraza kabul etse de Yaradan’dan gafleti sebebiyle ortaya çıkan bir zorlanma ile kabul edebilir.

Ahsen-i takvim üzere yaratılmış mükerrem bir fıtrata sahip olan insan, insaniyetin cevheri itibarıyla daima hakkı elde etmek istiyor ve hakikati arıyor. Daima en büyük maksadı da saadettir. Fakat bâtıl ve dalâlet ise, hakkı arıyorken haberi olmadan eline düşer. Hakikatin madenini kazarken iradesi dışında bâtıl onun başına düşer. Veyahut hakikati
bulmakta zorlandığında hakkı elde edemeyip hüsrana uğradığında, asıl fıtratı, vicdanı ve fikri; imkânsız ve gayr-ı makul bildiği bir şeyi, sathî ve tebeî nazarla kabul etmeye mecbur oluyor. İşte bu hakikati göz önünde bulundur. Göreceksin ki, kâinattaki bütün nizamdan gaflet eseri olarak, tevehhüm ettikleri maddenin ezeliyetini ve hareketi, hem şu akılları hayrette bırakan bediî nakış ve sanatla tahayyül ettikleri kör tesadüfü ve bütün hikmetlerin şehadetlerine rağmen, cansız câmit sebeplerde var olduğuna inandıkları hakikî tesiri ve nefisleriyle mugalataya (demogojiye) girip kâinat olaylarındaki devamlılık sebebiyle vehmin yanıltmasıyla hayallerinde tecessüm ettirdikleri mevhum tabiatı bütün bu işlere merci yapmakla kendilerini teselliye çalışmalarını, elbette fıtratları reddeder. Fakat yalnız hakkı bulmak için ona yöneldikleri ve kasten hakikate ulaşma gayretine girdikleri için şu bâtıl vehimler, davetsiz olarak yolunun bir tarafından o mükerrem insana kendilerini arz ederler. Elbette asıl ana maksadının hedefine gözünü dikmiş olan bu kişi, o vehimlere ve tebeî ve sathî bir nazarla bakıyor. Böyle sathî ve tebeî bir nazarla üstünkörü baktığı için onların, bunların bozuk ve aldatıcı olan içlerine tam nüfuz edemiyor. Ama ne zaman rağbet gösterip bizzat ve satın almak nazarı ile baksa, almaya değil, belki iltifat etmeye ve bakmaya bile tenezzül etmez.

Evet, bâtılın durumu şöyledir: Ne vakit tebeî bir nazar ile bakılırsa, doğru olduğuna bir ihtimal verilir. Fakat, derinliğine bir nazarla bakıldığında doğruluk ihtimali bertaraf olur.