Tuesday, July 14, 2015

Zevk

Zevk; temel kaynakları itibarıyla da farklı farklıdır. İman, tasdik ve taate karşılık Cenâb-ı Hakk’ın, Cennet, ebediyet ve rü’yet gibi her biri, dünya hayatının binlerce senesini aşan fâikiyeti cihetiyle, O’nun vaatlerinde halâvet ayrı bir zevk ufku.. insan vicdanının, maddî-mânevî, dünyevî-uhrevî bütün lezzetlerden sıyrılarak “üns billâh” ufkuna yönelip sürekli O’nunla hemhâl olması ayrı bir haz buudu.. kurb-u mutlak’a mazhariyetle –bütünüyle terk-i enaniyet mânâsına– kendinden uzaklaşarak sadece O’nu görme, O’nu duyma, O’nu bilme zirvesine yükselerek “bekâ billâh-maallah”ın temadî eden zevklerini duymak ayrı bir halâvet şâhikasıdır.. evet herkes, imanı, tasdiki, mârifeti ve ledünnîliği ölçüsünde ruhanî zevklerden “hissemend” olur.


Cismanî zevkler, doyma noktasına ulaşınca, insanda onlara karşı bir alâkasızlık meydana gelmesine mukabil, ruhanî zevklerde sürekli bir ataş (susuzluk) hâli yaşanır. Buna; hiç eksilmeyen bir zevkle içtikçe içme arzusu da diyebiliriz. Öyle ki sâlik, mürşid-i kâmilin söz ve davranışlarıyla onun ruhuna boşalttığı ilâhî mevhibelere karşı “Daha yok mu?” diyerek her zaman yolda ve tetikte olma hâli ve vicdanın mârifet, muhabbet ve zevk-i ruhanî adına nâmütenâhiye açılma keyfiyetidir ki, böyle bir vicdan, daha doğrusu onun en birinci rüknü olan kalb, kurb-u mutlaka ulaşacağı ana kadar sürekli “Sen’i, Sen’i!” der durur.. gün gelip de bütün bütün cismaniyet hapsinden kurtularak, bedenin ağırlıklarından sıyrılır.. kalb ve ruhun semalarında, zaman ve mekân-üstü olma mazhariyetiyle, hemen her lahza ataş ve şürb arası gelir gider ve aralanan kapıların ardına kadar açılmasını intizar etmeye başlar.