Friday, March 7, 2014

Kur'an-ı Kerim ve Açıklamalı Meali [Ali Ünal] 44: İsra Suresi'nden 2 - İslam'da İlim Kaynakları


İslâm’da ilmin sebepleri ve kaynağı üçtür: Vahiy (Kur’ân ve sahih Sünnet), akıl ve sağlam duyular. Yani ilim, bu üç kaynaktan elde edilir. Şu kadar ki bu, bu üçünün de her sahada ilmin kaynağı olduğu manâsına gelmez. Her birinin kendine ait sahaları da vardır. Vahiy yoluyla gelen bilgi mutlaka kesindir, fakat bazen yorum ve üzerinde çalışma gerektirebilir. Tahkik gerektirmeyen aklî doğrular (bedîhiyât) bulunmasının yanısıra, aklın sahası sınırlıdır ve akıl, her konuda doğruyu bulabilecek bir alet değildir. Sağlam duyuların elde ettiği veriler doğru da olabilir, durum ve konuma göre yanıltıcı da olabilir ve bunlar, araştırma ister.

İlmin kaynağı olarak vahyi kabul etmemek ve ilmîliği (bilimsellik) akıl, duyu ve deneyle ulaşılan neticelerle sınırlamak, her şeyden önce ilmin ve doğruların sahasını olabildiğince daraltmak ve kendimizi görülen âleme hapsetmek demektir. Oysa duyularımızla idrak edilemeyen, aklın da ulaşamadığı o kadar çok varlık sahası, varlık ve bunlarla ilgili o kadar çok hakikat vardır ki, ilmîliği sadece akla, hattâ modern bilim anlayışının yaptığı gibi, sadece duyu ve deneye hasretmek, bu sahalar ve hakikatlarla ilgili ya inkârcı veya agnostik (bilmezci) olmayı gerektirecektir. 
Ayrıca, modern bilimin bu sahaları ve hakikatleri ilmî kabul etmemesi kendi cehaletini ortaya koymak manâsına geldiği gibi, onun bu tavrı da, asla ispattan kaynaklanan bir tavır değildir. Dolayısıyla, bizzat kendi savunduğu ilmîliğe (bilimselliğe) aykırıdır; çünkü ilmî olan, ispatlanmış (müsbet, pozitif) olandır. İnkâr veya ret, bir hükümdür ve hüküm kesin delile dayanmalıdır. Öyleyse modern bilim, bu sahaların ve hakikatlerin yokluğunu ispat etmelidir ki, onları inkâr edebilsin. Bu sebeple, ateizm de, manevî âlemleri ve varlıkları kabul etmeme de, asla ilmî (bilimsel) bir tavır değildir. Sadece bir zandır, bir saplantıdır, yani dogmatizmdir.