Niçin Atahualpa’yı Pizarro esir aldı? Pizarro'nun askeri üstünlüğü, İspanyolların sahip oldukları çelik kılıçlar ve diğer kesici silahlardan, çelik zırhlardan, tüfeklerden, atlardan kaynaklanıyordu. Atahualpa'nın, üzerine binip savaşacakları hayvanları olmayan birlikleri bu silahlara ancak taş, bronz ya da tahta sopalarla, topuzlarla, baltalarla karşılık verebilirlerdi.
Bunlara ek olarak sapanları ve yorgan gibi zırhları vardı. Bu tür donanım eksiklikleri Avrupalılar ile Amerikan yerlileri ya da başka halklar arasındaki çatışmalarda belirleyici rol oynamıştı. Avrupalıların fetih hareketlerine yüzyıllarca ayak direyebilen tek Amerikan yerlileri, tüfek ve at sahibi olup bunları kullanmayı öğrenerek aradaki eşitsizliği azaltan kabilelerdi. " Kızılderili" sözcüğünü duyan ortalama bir Amerikalının gözünün önüne, 1876'da o ünlü Little Big Horn çarpışmasında General George Custer'ın ABD ordusunu yerle bir eden Siou savaşçıları gibi, atına binmiş, elindeki tüfeği savuran, ovalı bir yerli gelir. Amerikan yerlilerinin başlangıçta at ve tüfek diye bir şey bilmediklerini kolayca unuturuz. Bunları oraya Avrupalılar getirdi ve bunları eline geçiren yerli toplulukları bunlarla birlikte değişti. Bereket versin Kuzey Amerika'nın ovalı yerlileri, Güney Şili 'nin Araucania yerlileri ve Arjantin 'in pampalarında yaşayan yerliler, atları ve tüfekleri kullanmayı öğrendiler de öteki Amerikan yerlilerine göre istilacı beyazlara karşı çok daha uzun bir süre direnebildiler, ancak 1870'lerde ve 1880'lerde beyaz hükümetlerin büyük askeri harekatlarına dayanamadılar.
***
1700 'lerde tüfekler Amerikan yerlileri ile başka yerli halklar karşısında Avrupalıları üstün duruma getiren başlıca silah olarak kılıçların yerini aldı. Örneğin, 1808 'de Charlie Savage adlı bir İngiliz gemici tüfeklerle ve eşi görülmemiş bir amaçla donanmış olarak Fiji Adaları'na geldi. Savage tek kişi olarak Fiji'nin güç dengesini altüst etmeye kalkıştı. Pek çok serüveni arasında kanosuyla bir ırmağı izleyerek bir Fiji köyü olan Kasavu'ya gelip köyü çevreleyen çitin bir tüfek atımlık uzağında durarak savunmasız yerlilere ateş etmek vardı. Kurbanlarının sayısı öylesine fazlaydı, ki hayatta kalabilen köylüler cesetleri üst üste yığıp cesetlerin arkasına saklanmışlardı ve köyün kenarından geçen dere kandan kıpkırmızı olmuştu. Tüfekleri olmayan yerli halklar karşısında tüfeklerin ne kadar güçlü olduğunu gösteren sayısız örnek bulunabilir.
***
İspanyolların İnkalara karşı kazandıkları zaferlerde tüfeklerin rolü çok azdı. O günlerin çakmaklı tüfeklerinin doldurulması ve ateşlenmesi güçtü, Pizarro'da bunlardan ancak bir düzine vardı. Ateşlenebildikleri zaman psikolojik etkileri gerçekten de büyük oluyordu. Bundan çok daha önemlisi İspanyolların elindeki çelik kılıçlar, mızraklar ve hançerlerdi; bunlar koruyucu zırhları ince olan yerlilere kolayca zarar veren güçlü ve keskin silahlardı. Buna karşılık yerlilerin küt sapaları İspanyolları ve atlarını dövmeye, yaralamaya yetiyordu ama onları öldürmeye pek yetmiyordu. İspanyolların çelik ya da geçme zincirli zırhları, özellikle de çelik miğferleri sopalara karşı onları korumakta etkili oluyor, yerlilerin yorgan zırhları çelik silahlar karşısında onları pek korumuyor ya da etkisiz kalıyordu.
Atların İspanyollara kazandırdığı büyük üstünlük görgü tanıklarının öykülerinde apaçık görülüyor. Yerli nöbetçiler gidip gerideki birliklere haber verene kadar atlı adamlar onlardan çok önce giderek piyade erlerini öldürüyorlardı. Bir atın yarma hareketine, hızlı saldırıya uygunluğu, manevra kabiliyeti, dövüşü korunaklı bir yüksekliğe çekebilmesi karşısında şaşkına dönen piyadeler açıklık yerlerde çaresiz kalıyordu. Atların etkisi yalnızca atlara karşı ilk kez savaşan askerlerde uyandırdığı korkuyla da sınırlı değildi. 1536'daki büyük İnka ayaklanmasına kadarki sürede İnkalar atlara karşı kendilerini en iyi nasıl savunacaklarını öğrenmişlerdi, pusuya yatıyor ve İspanyol süvarilerini yakın mesafeden öldürüyorlardı. Ama bütün piyadeler gibi İnkalar da açık alanda atlılara karşı kendilerini asla koruyamıyorlardı. Atahualpa'dan sonraki İnka imparatoru Manco'nun en iyi generali Quizo Yupanqui, 1536'da Lima'da İspanyolları kuşatma altına aldığı ve kente hücum etmeye çalıştığı zaman, İspanyolların iki süvarİ bölüğü düzlük bir yerde çok daha fazla sayıdaki yerli birliğine karşı hücuma geçti, ilk hücumda Quizo ile bütün kumandanları öldüler, orduları bozguna uğratıldı. Cuzco'da İspanyollan kuşatma altına almış olan İmparator Manco'nun en iyi birliklerini yine böyle 26 kişilik bir süvari hücumuyla bozguna uğratmışlardı.
MÖ 4000 yıllarında Karadeniz'in kuzeyindeki steplerde atların evcilleştirilmesiyle birlikte savaşların şekli de değişmeye başladı . Atlar at sahiplerine yaya olarak gidebileceklerinden çok daha uzak yerlere gitme, birden saldırıya geçme, karşı taraf üstün bir savunma gücü toparlamadan önce kaçma olanağı veriyordu. Cajamarca'da atların oynadığı rol, 20. yüzyılın başına kadar 6000 yıl boyunca etkisini sürdüren, sonunda bütün kıtalarda kullanılmaya başlanan atların nasıl bir askeri silah olduğunu gösteriyor. Süvarilerin ordudaki askeri üstünlüğünü yitirmesi I. Dünya Savaşı'nı buldu. İspanyolların atlar, çelik silahlar ve zırhlar sayesinde, metal hiçbir şeyleri olmayan piyade askerlerine karşı nasıl bir üstünlüğe sahip olduklarını düşününce çok kalabalık ordular karşısında sürekli savaş kazanmaları bizi şaşırtmamalı.
Nasıl oldu da Atahualpa Cajamarca 'daydı? Atahualpa ile ordusu Cajamarca'daydı çünkü İnkalar arasında çıkan ve İnkaların ikiye bölünmesine ve zayıf düşmesine yol açan bir iç savaşta önemli çarpışmaları daha yeni kazanmıştı. Pizarro hemen bu bölünmeyi değerlendirdi ve bundan yararlandı. İç savaşın nedeni ise, Panama ve Kolombiya'ya gelen İspanyol göçmenlerin buralara çiçek hastalığını da getirmeleri, Güney Amerika yerlileri arasında yayılan bu hastalık yüzünden 1 526 yılı dolaylarında İnka i mparatoru Huayna Capac ile saray halkının çoğunun, daha sonra da onun varisi Ninan Cuyuchi 'nin ölmesiydi. Bu ölümler Atahualpa ile üvey kardeşi Huascar arasında taht savaşını ateşledi. Bu salgın hastalık olmasaydı İspanyollar birleşik bir imparatorlukta karşı karşıya geleceklerdi.
Atahualpa'nın Cajamarca'da bulunuşunun gerisinde yatan neden böylece dünya tarihinde kilit önemdeki bir etmeni gözler önüne seriyor: Bağışıklığı olmayan insanlara önemli derecede bağışıklığı olan istilacılardan bulaşan hastalıklar. Çiçek, kabakulak, grip, tifüs, hıyarcıklı veba gibi Avrupa'da her zaman görülen bulaşıcı hastalıklar başka kıtalarda pek çok insanın ölümüne yol açarak Avrupalıların fetihlerinde önemli rol oynadılar.
Örneğin, ilk İspanyol saldırısı 1 520'de başarısızlıkla sonuçlandıktan sonra Aztekler çiçek hastalığından kırıldılar ve Montezuma'dan sonra tahta çıkan Cuitlahuac da kısa sürede öldü. Avrupalılardan gelen hastalıklar Avrupalıların kendilerinden çok önce kabileden kabileye bütün Amerika kıtalarına yayılmış, Kolomb öncesi dönemdeki Amerika'nın yerli nüfusunun, hesaplamalara göre % 95 'inin ölümüne yol açmıştı. Kuzey Amerika kıtasında en yoğun nüfuslu, son derecede örgütlü yerli toplulukları, Mississippi şeflikleri 1492 ile 1600 tarihleri arasında, hatta ilk Avrupalılar gelip Mississippi lrmağı kıyısına yerleşmeden önce böylece yok olup gitmişlerdi. Avrupalı göçmenlerin 1713'te Güney Afrika'nın yerli San halkını yok etmelerinde en büyük rol oynayan tek şey çiçek hastalığıdır. İngilizler 1788 'de Sidney'e yerleştikten hemen sonra Avustralya yerlilerini kırıp geçiren salgın hastalıkların birincisi başlamıştı. Büyük Okyanus adalarıyla ilgili, elimizde sağlam belgeleri bulunan bir örnek daha var: Argo gemisinin enkazından karaya çıkmaya çalışan birkaç Avrupalı gemicinin 1806'da getirdiği ve Fiji'yi kasıp kavuran salgın hastalık. Tonga'nın, Hawaii'nin, başka Büyük Okyanus adalarının tarihlerinde de benzeri salgın hastalıkların izleri görülür.
***
Yeni Dünya'da Meksika'nın bazı halkları arasında ve İnka İmparatorluğu 'nun çok kuzeyindeki komşu bölgelerde yazı yazmayı bilmek küçük azınlıkların tekelindeydi. İspanyollar İnkaların kuzey sınırından yalnızca 900 kilometre uzaktaki Panama'yı 1510 yılında fethe başlamışlardı ama Pizarro 1527 yılında Peru kıyılarına ilk kez ayak hasana kadar İspanyol diye bir şeyin varlığından İnkaların hiç haberi olmamış görünüyor. Atahualpa, Orta Amerika'nın en güçlü, en kalabalık yerli topluluklarının İspanyolların idaresine geçtiğini hiç duymamış bile.
Bugün bize Atahualpa'nın esir düşmesine yol açan davranışı ne kadar şaşırtıcı geliyorsa ondan sonraki davranışı da öyle geliyor. İspanyollara kendisini serbest bırakmaları karşılığında fidye önermiş, bu fidye ödendiğinde serbest bırakacaklarına saf saf inanmıştı. Pizarro'nun adamlarının tek bir yağınayla yetinmeyecek, sürekli fetibiere kararlı bir hücum birliği oluşturduğunu anlaması olanaksızdı. Bu ölümcül hataları yapan yalnızca Atahualpa değildi. Atahualpa esir alındıktan sonra bile Pizarro 'nun erkek kardeşi Hernando Pizarro, Atahualpa'nın önde gelen, koca bir orduya kumanda eden kumandanı Chalcuchima'yı kandırmış, İspanyollara teslim olmaya ikna etmiştir. Chalcuchima'nın hatası İnka direncinin kırılmasında bir dönüm noktası oluşturmuştur; Atahualpa'nın kendisinin esir edilişi kadar önemli bir olaydır bu. Aztek imparatoru Montezuma, Cortes'i geri dönen Tanrıları sanarak ve küçük ordusuyla birlikte onu Aztek başkenti Tenochtitlan'a buyur ederek daha da büyük bir hata işlemiştir. Sonuçta Cortes, Montezuma'yı esir almış, Tenochtitlan 'ı ve Aztek İmparatorluğu 'nu ele geçirmiştir.
Gündelik hayat düzeyinde, Atahualpa'nın, Chalcuchima'nın, Montezuma'nın, Amerika'nın Avrupalılar tarafından kandırılmış daha başka sayısız yerli önderinin hatası Yeni Dünya'da yaşayan insanların tek bir tanesinin bile Eski Dünya'ya gitmemiş olmasından geliyordu, böylece elbette İspanyollada ilgili herhangi bir bilgileri olamazdı. Buna rağmen, toplumu insan davranışları konusunda daha geniş bilgiye sahip olsaydı, Atahualpa'nın daha kuşkucu davranması "gerekirdi " sonucunu çıkarmadan edemiyoruz. Pizarro da Cajamarca'ya İnkalarla ilgili hiçbir şey bilmeden gelmişti, bütün bildikleri 1527 ile 1531'de rastladığı İnkalıları sorguya çekerek onlardan öğrenebildiği şeylerle sınırlıydı. Bununla birlikte Pizarro tesadüfen okuma yazma bilmeyen biriydi ama okuma yazma geleneğine sahip bir ülkenin insanıydı. İspanyollar Avrupa'nın çok uzağındaki çağdaş uygarlıklar konusunda, birkaç bin yıllık Avrupa tarihi konusunda kitaplardan okuduklarıyla çok şey biliyorlardı. Pizarro besbelli Atahualpa'ya pusu kurarken Cortes'in başarılı stratejisini örnek almıştı.
Kısacası, okuryazarlık sayesinde İspanyollar insan davranışları ve tarihi konusunda müthiş bir bilgi birikiminin varisi olmuşlardı. Bunun tam tersine Atahualpa İspanyolların varlığından habersiz olduğu gibi denizaşırı ülkelerden gelen istilacılar diye bir şey de bilmiyordu, tarihte daha önce, başka bir yerde, başka birileri için böyle bir tehditin söz konusu olduğunu duymamıştı(ya da okumamıştı). Bu bilgi boşluğu Pizarro'ya o tuzağı kurma ve Atahualpa'yı kendi ayağıyla o tuzağa düşürme
cesareti vermişti.
Sonuç olarak Pizarro 'nun Atahualpa'yı esir ediş olayı bize Amerikan yerlilerinin Avrupa'ya gidip orada sömürge kurmaları yerine Avrupalıların Yeni Dünya'da sömürge kurmalarında etkili olan en yakın nedenleri gösterir. Pizarro 'nun başarısında etkili olan nedenler arasında tüfeklere, çelik silahlara ve atlara dayanan askeri teknoloji vardır; Avrasya' da her zaman görülen bulaşıcı hastalıklar vardır; Avrupa'nın denizcilik teknolojisi vardır; Avrupa'daki devletlerin merkezi siyasal örgütü vardır; yazı vardır. Bu kitabın adı bir bakıma, Avrupalıların başka kıtalardaki halkları egemenlikleri altına almalarına olanak tanıyan bu yakın nedenlerin kısaca ifade edilmiş biçimidir. Daha sonraki bölümlerde göreceğimiz gibi, daha hiç kimse tüfek ve çelik üretmeye başlamadan önce, yukarıda sıralanan diğer nedenler Avrupalı olmayan halkların yayılmasına olanak sağlamıştı.