İnsanın varoluş sorununa salt siyaset yoluyla çözüm getireceğini sanan her düşünce sistemi, nihayetinde sahte bir felsefeye dönüşür ve başarısızlığa mahkûm olur.
İslamcı düşüncenin hazin sonu bu mahkûmiyetle ilgilidir. Mücahidin nasıl da müteahhide râm olduğunu anlamak lazım. Siyasal İslamcı akımın Türkiye’de kısa yoldan zenginlik ve köşe dönmecilik isteğine evrilmesi, kuvveti şirk sınırına getirmesi, devleti kutsayarak statüko partisine dönüşmesi… tüm bunlar maddecilik yanılgısıyla ilgilidir. Maddî egemenliğin esenlik getireceğini zannettiler. İnsanlığın kalbiyle sahici bir bağ kuramadılar. Kişinin ruh ve mânâ köklerine inebilecek etik tutarlılıktan yoksun kaldılar. Dünyayı kendilerinden ibaret sandılar. Ötekilere yer yok dediler. Eleştirdikleri modernizmin hak kuvvettedir ilkesini benimsediler. İnanç şekilden ibaret kaldı. Her şeyin temeli maddi güçtür zehabına kapıldılar. Buna İslamcılığın materyalizmi diyebiliriz. Materyalizm geçmişte insanlığa ilaç olamadı. Hele içinde bulunduğumuz şu post-materyalist değerler döneminde, maddeci İslamcılığın başarılı olma şansı yoktur.
Uğur Kömeçoğlu, Zaman, 28 Nisan 2015