Friday, April 10, 2015

İLİMLERİN VARLIĞI, HZ. ALLAH’A DOĞRUDAN DELİLDİR

Varlıkların her bir türüne dair bir ilim dalı teşekkül etmiştir. Her bir ilim, kendine ait “kanun” denilen küllî kaidelerden ibarettir. Kanun veya küllî kaidelerin varlığı, mutlak nizam ve intizama işaret eder; bu nizam ve intizamın güzelliğini gösterir. Çünkü nizamın olmadığı yerde kanun ve küllî kaide olmaz. Bu nizam da, Nâzım’ı, yani Nizamı Kuran ve Devam Ettiren’i gösterir.

Evet, kâinatı inceleyen bütün (b)ilimler, kâinattaki mutlak düzen ve intizama dayanır. Düzen ve intizam olmazsa, ilimleri meydana getiren ve kanun denilen intizamdan çıkarılan sonuçlar veya küllî kaideler olmaz. Kanun denilen bu sonuçlar, dolayısıyla ilimler var olduğuna göre, mutlak düzen ve intizam da vardır. Mutlak düzen ve intizam, düzen ve intizamı kuranı ve devam ettireni gösterir. Ayrıca, bütün varlık türlerini ve türlerin fertleri dâhil olmak üzere bütün kâinatı kusursuz bilen bir İlm’e, bu düzeni kurup devam ettiren Kudret’e işaret eder. Düzen ve intizam, ayrıca gayeyi, gayeliği, gayelik ve gaye, yine kâinatın tamamını tanıyan İlmi, gayeyi takip eden, intizamı tayin buyuran ve her şeyi gayesine sevkeden İrade’yi ve bütün bunları mümkün kılan Kudret’i gösterir. İşte gafil veya inanmak istemeyen ya da akılları gözlerine inmiş nefisler, baş gözüyle görülen ve sadece bir kısmını zikrettiğimiz kâinat gerçeklerinin Allah’a, Birliği’ne, Sıfatları’na ve İsimleri’ne ne kadar açık deliller olduğunu akıl gözleriyle göremez veya görmek istemez de, Allah’ı bizzat eşyanın içinde Zâtı’yla görmek ister. O’nun eşya cinsinden olmadığını, olamayacağını da düşünmez veya düşünmek istemez.