Friday, April 1, 2016

Aile İçi Eğitim

Fransa, 1976 yılında, nine ve dede gibi yaşlıların, aile muhitinden uzakta yaşamalarının, yeni nesillerin yetişmesi açısından husule getirdiği mahzurları göz önüne alarak, devlet eliyle yapılan toplu mesken dediğimiz blok inşaatlarında % 20 nispetinde, tek kişilik dairelerin planlanmasını kararlaştırılmıştır. Bundan maksat, yaşlıların buralarda iskânı suretiyle, torunlarla olan münasebetlerinin çokça azalmasını veya tamamen kesilmesini önlemektir.

**
Bilhassa süt devresi olmak üzere, temyiz yaşına kadarki devrede ailevî hayat, çocuğun şahsiyetinin teşekkülü açısından da büyük ehemmiyet taşımaktadır. Yeni araştırmalar sonucu artık anlaşılmıştır ki, çocuğun fikrî gelişmesinde bilhassa ailevî ve içtimaî şartların rolü büyüktür. Müreffeh muhitlerin çocuklarının daha doğuştan, fakir muhitlerin çocuklarına üstün olacağına dair (Batılılardaki) eski inancın yerini, “Çocuğun gelişmesinde, konuşma kapasitesini kazanmasında, tecrübeler edinmesinde hayatının akışına yön veren sâiklerin inkişafında ailevi şartlar rol oynamaktadır.” şuuru almıştır.

**

En son nazariyelere göre, insandaki kabiliyetler, hayatın ilk yıllarında süratle gelişmektedir. O kadar ki, zekâya müteallik hassaların yarısı, dört yaşından itibaren teşekkül etmekte; altı yaşına ulaşınca üçte ikisi ortaya çıkmış bulunmaktadır. Üç yaşında bir çocuğun (terbiyede) maruz kalacağı bir yıllık bir tehir, altı ve yedi yaşlarında iki yıla bedel olmakta, on beş veya on altı yaşlarında da dört yıla bedel olmaktadır. Bu durumu göz önüne alan pek çok Amerikalı iktisatçı en verimli, en kârlı terbiyenin ilk yıllarda verilecek terbiye olduğunu ifade etmiştir. Bazı terbiyecilerin, kişinin şahsiyetini altı yaşında tamamlayacağını söylediğini ise daha önce kaydetmiştik.

Aileye ve aile terbiyesine ehemmiyet veren İslamî görüş de, çocuğun hayatında, ilk yılların ehemmiyetinde ısrar eder. Bu hususta İbn-i el-Kayyim’in sözü, diğer âlimleri temsilen kayda değer. Ona göre, ancak ölümle çıkacağı ifade edilen ve insanın şahsiyetinin ifadesi olan değişmez vasıflarını temsil eden “huy”; kişide, küçüklüğünde mürebbi tarafından alıştırılan gazap, inat, acelecilik, hafiflik, hevâperestlik, hiddet, hırs gibi ahlâklardan meydana gelmektedir. Mâverdî ve İhvânu’s-Safa risalelerinde de aynı şeyler ifade edilir.

**
İslam, aile içerisinde aile efradının terbiyesine yönelik gayretleri “en büyük cihat” olarak vasıflandırmıştır. Bediüzzaman, bu noktada şöyle der: 'Herkes kendi âleminde bir kumandan olduğundan, âlem-i asgarında cihâd-ı ekber ile muvazzaftır.'
**
“İslam, aile planında, hizmetçiye varıncaya kadar bütün aile efradının eğitiminin ihmal edilmemesini talep eder. ”