Evlerde yapılacak dost ve akrabalar arası irfan sohbetlerinin bıktırıcı bir kesafet ve çoklukta olmamasına dikkat edilmelidir. Bu nevi toplantılar çok fazla olursa, iştirakçileri bıkma ve usanmaya sevk edeceği gibi, faaliyeti yapanları, kendi evleriyle meşguliyette ihmale sevk eder; ikisi de zararlıdır. Nitekim İslam’a hizmet için fedakârâne çalışan nice hizmet erlerinin çocuklarında zaman zaman görülen eksiklikler dikkat çekmekte ve haklı dedikodulara sebep olmaktadır. Bu durumun, büyük ölçüde, metotta yer verilen gayr-ı İslâmîlikten kaynaklandığı kanaatindeyiz. Yani dışarıda koşarken ev ihmal ediliyor olmalı.
Bu noktada, halka umumi dersler veren İbn-i Abbâs’ın, İkrime’ye (radıyallahu anhumâ) yaptığı bir nasihati yeri gelmişken hatırlatmak isteriz: ‘İkrime rahimehullah anlatıyor: İbn-i Abbas (radıyallahu anhumâ) dedi ki: “İnsanlara haftada bir kere hadis konuş. Buna uymazsan iki kere olsun. Daha çok yapmak istersen üç olsun. Sakın halkı şu Kur’ân’dan usandırma! Halk kendi meselelerini konuşurken, senin onlara gelip sözlerini keserek, bir şeyler anlatıp onları bıktırdığını görmeyeceğim. Onlar konuşurken sus ve dinle. Onlar sana gelip ‘Konuş!’ diye talepte bulununca, istiyorlar demektir, o zaman konuşursun…”
Burada halkı irşat ve talimde dikkat edilmesi gereken bazı mühim edepler beyan edilmektedir:
1- Haftada birçok kere değil, en ziyade üç kere irşat etmek. Normali bir defadır. Sebebi de açıklanmaktadır: Usandırmamak.
2- İkinci bir husus, talip olmayan, istek izhar etmeyene de konuşup davette bulunmamak. Bazı âlimler buna mekruh demiştir.
3- Ayrıca hadis, insanların konuşmalarını keserek talimde bulunmayı da yasaklıyor. Âlimler buradan hareketle, “İlim, isteyene ve hırs gösterene öğretilmelidir.” demiştir. Öyleyse, ilmi neşredenler, önce öğrenmeye arzu uyandırıcı tedbirler almalı, arzuların uyanacağı fırsatları kollamalı, ondan sonra anlatmaya geçmelidir. Bu durumlar göz önüne alınmadan yapılacak irşat faaliyeti nefret uyandırır, akim kalır. Resûlullah’ın tebliğde önem verdiği düsturlardan birinin bu olduğunu, telkinden önce insanları almaya hazırladığını, onların alıcı durumlarını kollayıp fırsatları değerlendirdiğini bilmeliyiz.