Friday, December 13, 2013

Kur'an-ı Kerim ve Açıklamalı Meali [Ali Ünal] 13: Maide Suresi'nden - Hristiyanlık

Hz. İsa, getirdiği dine hiçbir zaman “Hıristiyanlık” adını vermediği gibi, takipçileri için de “hıristiyan” kelimesini kullanmamıştır. O, Hz. Musa’nın (a.s.) şeriatı üzerinde ve onun dinini diriltmek için gelmiştir (Matta, 5: 17); ayrıca, Son Peygamber’i müjdelemek, O’nun için bir ön haberci olmak da misyonuna dahildi (Kur’ân, 61: 6; Yuhanna İncili, 14: 25–27, 30; 15: 26; 16: 7–8, 12–15). İlk takipçileri, kendilerini İsrail Oğulları toplumundan ayrı görmez, hattâ onlarla beraber Kudüs’te Ma’bet’te ibadet ederler ve kendilerini Musa’nın şeriatının takipçileri olarak telâkki ederlerdi (Rasûllerin İşleri, 3: 1–10; 21: 14–15). Daha sonra Pavlos, Şeriat’a uymanın gerekmediğini ve kurtulmak için İsa’ya inanmanın yeterli olduğunu ileri sürdü (Romalılara, 3: 21–24, 27; 5: 1; 6: 14...). Yine de, Hz. İsa’nın takipçileri, kendilerini bir süre “iman edenler”, “şakirtler (talebeler)”, “kardeşler” olarak anıyorlardı (Rasûllerin İşleri, 2: 44; 4: 32; 9: 26; 11: 29; 13: 52; 15: 1, 4; 23: 1). Yahudiler ise, onları “Galileliler”, “Nasıra mezhebinde olanlar” (Luka, 13: 2; Rasullerin İşleri, 24: 5) gibi isimlerle anarlardı. Düşmanları, Hz. İsa’nın takipçilerine ilk defa Antakya’da onları küçümsemek ve onlarla alay etmek için, “Şu Nasıralı Mesih’e inananlar” manâsında “Mesihîler (Hıristiyanlar)” dediler (Rasûllerin İşleri, 11: 26) ve bu isim, zamanla yerleşti. (Kısmen Mevdûdî’den 2, not 36)