O'nun katında takdir buyrulmuş değişmez bir müddet de vardır. (En'am 2)
Âyette ecel-i müsemmâ olarak geçen bu asıl ve nihaî ecel veya takdir değişmez. Bundan ayrı olarak, Cenab-ı Allah, varlıklar için Levh-i Mahv ve İsbat boyutunda bir ecel daha takdir buyurmuştur ki, bu ecel değişebilir. Meselâ, Hz. Yunus’un kavmi, gittikleri yolun neticesinde haklarında takdir buyurulan azabın gelmekte olduğunu görünce tevbe ve iman edip duaya durmuş, bunun neticesinde azap üzerlerinden kaldırımıştır (Yûnus Sûresi/10: 98). “Korku, belâyı def etmez. Belâyı ancak dua ve sadaka def eder.” (Kenzü’l-Ummâl, HN: 3123) hadis- i şerifi de bu gerçeğe bakmaktadır. Bu gerçek, insanı daha bir teyakkuzda olmaya sevk eder. Ayrıca, eşyanın, hadiselerin ve varlıkların “tabiî” denilen sonlarından da söz edilebilir. Meselâ, bazen ölümcül bir hastalık sebebiyle doktorlar bir hasta için “Şu kadar günü kaldı!” diyebilirler. Bu son, genellikle Levh-i Mahv ve İspat’la ilgilidir, yani değişebilir. Önemli olan, Cenab-ı Allah’ın değişmeyen nihaî takdiridir. Dolayısıyla dua, sadaka veya mucizevî denebilecek bir hadise, o hastanın daha uzun süre yaşamasına vesile olur. Âyet, bu gerçeğe de işarette bulunmaktadır.