Tuesday, December 31, 2013

Kur'an-ı Kerim ve Açıklamalı Meali [Ali Ünal] 24: En'am Suresi'nden 6 - Haşir

Allah’ın Rahîm, Rab, Âdil, Kerîm, Cevâd, Cemîl, Bâkî, Hafîz gibi isimleri de mutlaka Âhiret’i gerektirir. Çünkü her şeyi güzel yaratan ve bu güzelliklerle Kendini tanıtan, bunu güzelliklerinin yüzlerce perde gerisinden sergilendiği geçici dünya hayatında değil, daha çok Âhiret hayatında yapacaktır. İnsan için yaratılmış bu mükemmel kâinat, geçici bir dünya hayatı için olamaz; çünkü aksi halde kâinatta pek çok şey israf ve boşuna olmuş olur; Allah ise, her türlü israf ve abesten berîdir. Dünya hayatında adalet tam manâsıyla gerçekleşmemekte, zulüm cezasını, iyilikler mükâfatını tam anlamıyla bulmamaktadır. Halbuki Allah’ın Âdil oluşu mutlak manâda adaleti gerektirir ki, bu da ancak Âhiret’te gerçekleşebilir. Tohumlardan çıkan bitkiler ve onların hayatlarının bir hülâsası olan tohumlar ve insanda hafıza, her şeyin kaydedildiğini göstermektedir. İnsan, bu dünyaya başıboş bırakılmak için gönderilmemiştir. Ona verilen akıl, muhakeme, kalb, ruh gibi cihazlar, iç ve dış duyular, hepsinden öte irade, onun yeryüzünde çok önemli bir vazifesi, bir sorumluluğu olduğunu gösterir. Dolayısıyla, onun bütün söz ve davranışları, bu söz ve davranışlarındaki niyeti ve samimiyet derecesiyle birlikte kaydedilmekte olup, o, bir başka diyarda yaptıklarının karşılığını tam görecektir. Yine, hayat, eğer ölümden sonra dirilme olmazsa bütünüyle acıya dönüşür ve katlanılmaz olur. Çünkü, değil güzel bir ândan sonra o ânın sonsuzca bitmesinin sürekli esef ve acı getirmesi, elemi tasavvur etmek, güzel zamanların biteceğini düşünmek bile elemdir. Âhiret olmasa, insan olan insan için ayrılıklara, özellikle ölüm ayrılığına ve onların sebep olduğu acılara katlanmak mümkün olmaz. Bu ise, Cenab-ı Allah’ın sonsuz merhametine zıttır. Âhiretsiz sonlu bir hayat, insan gibi şuurlu, geçmişin elemlerini, geleceğin endişelerini taşıyan bir varlık için alay olurdu; Allah ise, bu tür işlerden mutlak manâda uzaktır.