Tuesday, December 31, 2013

Kur'an-ı Kerim ve Açıklamalı Meali [Ali Ünal] 23: En'am Suresi'nden 5 - Küfür ve Kibir

Küfür ve şirkte diretenler, toplumda zayıf, herhangi bir statüden yoksun gördükleri kişilerle bir arada bulunmayı kibirlerine yediremezler. Dolayısıyla, onların iman edip, kendilerinin etmemiş olmasını sanki iman etmemeye bir gerekçe gibi görürler. Çünkü şeytanın iğvasıyla, kendi sosyal statülerini, makam ve zenginliklerini akıllı oluşlarına bağlar, bir insanın akıllı oluşunu onun sahip olduğu makam, mal ve statüyle ölçerler; dolayısıyla kendi yaptıklarını beğenir ve bu şekilde kendilerini kandırırlar. Oysa insanın aklı ve zekâsı, hiçbir zaman malı, makamı ve statüsüyle ölçülemez. Ne çok bilgili, zekî ve akıllı insanlar vardır ki, fakirdir ve herhangi bir makamdan yoksundur. İmam-ı Gazalî, sadece dünya işlerine eren akla akl-ı maaş der. Bir insanın akl-ı maaşta ileri olması, onun hayata, varlığa, eşya ve hadiselere yön veren, onların altında yatan değişmez doğrulara ve prensiplere ulaşmasına, onların manâsını kavramasına yeter diye bir kaide kesinlikte yoktur. Ayrıca, Allah katında değerler çok farklıdır; bunların başında, söz konusu değişmez doğruları ve kaideleri, ayrıca eşya, varlık ve hadiselerin anlamını kavrayıp, dolayısıyla Allah’a ve diğer iman esaslarına inanmak ve takva, yani Allah’a saygıyla dopdolu olarak, hayatı sözü edilen doğrulara ve kaidelere göre tanzim etmek gelir. Eğer varlık, hayat ve bilgi ekonomiden ibaret olsaydı, din, felsefe ve tefekkürî düşünce, hattâ sanat, edebiyat gibi yüksek insanî ürünler olmazdı. Bu bakımdan, insan düşüncesinin temelini de söz konusu doğrular ve kaideler oluşturmalıdır ki, inkâr ve şirke sebep olacak düşünce kaymalarına (inhiraf) düşülmesin.