Chicago Üniversitesi'nde yapılan bir araştırma sonucunda, yiyecek tercihlerimizin küresel ısınmaya en az ulaşım tercihlerimiz kadar etki ettiği ortaya kondu. Daha yakın zamanda Birleşmiş Milletler ve Pew Komisyonu tarafından gerçekleştirilen daha güncel çalışmalar, çiftlik hayvanlarının küresel ısınmaya, ulaşıma oranla daha fazla katkıda bulunduğunu şüpheye mahal bırakmayacak bir çerçevede gözler önüne seriyor. BM'ye göre çiftlik hayvancılığı sektörü, sera gazı emisyonunun yüzde 18'inden sorumlu; bu, tüm ulaşım sektörünün -araba, kamyon, uçak, tren ve gemiler- birleşiminden aşağı yukarı yüzde 40 daha fazladır. Hayvan yetiştiriciliği, insan kaynaklı metan gazının yüzde 37'sinden sorumludur. Bu, CO2 kaynaklı küresel ısınma potansiyelinden yirmi üç kat fazla olduğu gibi, insan kaynaklı azot oksitin yüzde 65'ine denk gelir. Bu da şaşırtıcı bir şekilde, CO2 kaynaklı küresel ısınma potansiyelinden 296 kat fazlası demektir. En yeni veriler, beslenme düzeninin rolünü de sayılarla ortaya koyuyor: Hepçiller, sera gazı hacmine veganlara oranla yedi kat daha fazla katkı sağlıyor.
BM, et sektörünün çevresel etkilerini şöyle özetliyor: Et amaçlı hayvan besiciliği (ister sınai hayvancılık olsun, ister geleneksel çiftlikler) "yerelinden küreseline tüm ölçeklerde, en ciddi çevresel sorunlara en fazla katkıda bulunan ilk iki veya üç etkenden biridir... Toprağın bozulması, iklim değişikliği, hava kirliliği, su sıkıntısı, su kirliliği ve biyodeğişim gibi sorunlarla mücadelenin odak noktasını [hayvan besiciliği] oluşturmalıdır. Çiftlik hayvanlarının küresel ısınmaya katkısı muazzam boyutlardadır." Başka bir deyişle, eğer çevreyi umursuyorsanız ve BM gibi (veya Hükümetlerarası İklim Değişikliği Paneli ya da Kamu Yararı Bilim Merkezi veya Pew Komisyonu ya da Duyarlı Biliminsanları Birliği veya Dünya Çevre Gözlem Enstitüsü... gibi ) kaynakların bilimsel çıkarımlarını benimsiyorsanız, hayvan yeme konusunu önemsemek zorundasınız.
Özetleyecek olursak sınai çiftliklerden gelme hayvansal ürünleri düzenli tüketen kişi, kelimenin anlamını saptırmaksızın kendini çevreci olarak niteleyemez.
BM, et sektörünün çevresel etkilerini şöyle özetliyor: Et amaçlı hayvan besiciliği (ister sınai hayvancılık olsun, ister geleneksel çiftlikler) "yerelinden küreseline tüm ölçeklerde, en ciddi çevresel sorunlara en fazla katkıda bulunan ilk iki veya üç etkenden biridir... Toprağın bozulması, iklim değişikliği, hava kirliliği, su sıkıntısı, su kirliliği ve biyodeğişim gibi sorunlarla mücadelenin odak noktasını [hayvan besiciliği] oluşturmalıdır. Çiftlik hayvanlarının küresel ısınmaya katkısı muazzam boyutlardadır." Başka bir deyişle, eğer çevreyi umursuyorsanız ve BM gibi (veya Hükümetlerarası İklim Değişikliği Paneli ya da Kamu Yararı Bilim Merkezi veya Pew Komisyonu ya da Duyarlı Biliminsanları Birliği veya Dünya Çevre Gözlem Enstitüsü... gibi ) kaynakların bilimsel çıkarımlarını benimsiyorsanız, hayvan yeme konusunu önemsemek zorundasınız.
Özetleyecek olursak sınai çiftliklerden gelme hayvansal ürünleri düzenli tüketen kişi, kelimenin anlamını saptırmaksızın kendini çevreci olarak niteleyemez.