Bu, Hz. Bediüzzaman’ın zikrettiği bir atasözü veya genel kabûl görmüş bir gerçeğin ifadesidir. Herkesin bir anlama ve anlatma kapasite ve kabiliyeti vardır. Bir insan, anladığı kadar ve anlatabilme kapasitesince anlatır. Dolayısıyla, insanlar kabiliyet ve kapasite açısından farklı farklı ve derece derece oldukları için, çok zaman dinleyenler içinde anlatılan konuyu anlatandan daha iyi, daha derin ve daha etraflı anlayan çıkacaktır. Nitekim Peygamber Efendimiz (s.a.s.), Veda Haccı Hutbesi’nde şöyle buyurmuştur: Sözleri iyice dinleyip ezberleyen kişiye Allah rahmet etsin! Belki, anlamayan, anlayana iletip anlatır. Anlayan da, belki kendisinden daha iyi anlayacak olana iletir!
Bazen olur ki dinleyen, anlatanın anlama kusurlarını ve çelişkilerini de yakalar. Meselâ, Hz. Gazalî’nin Tuhfetü’l-Felâsife (Filozofların Tutarsızlık-ları) isimli eserini okuyan, onun filozofların görüşlerindeki onların farkında olmadıkları çelişkileri nasıl kavrayıp ortaya koyduğunu hayretle görür. Bundan dolayı, Hz. Gazalî’nin (r.a.) felsefeyi filozoflardan daha iyi bildiği itiraf edilmiştir. Daha iyi bildiği içindir ki, İslâm dünyasında özellikle Aristo felsefesine dayanan felsefenin itikadda açtığı yaraları Allah’ın izniyle tamir edebilmiş ve felsefenin menfî tesirini büyük ölçüde kırmıştır.