İnsan günde birkaç hurma ve bir–iki bardak su ile bile hayatını sağlıklı sürdürebilecek yapıda olmasına rağmen Cenab-ı Allah, çok çeşitli yiyecekler ve içecekler lûtfetmiş ve insana bu yiyecek ve içecekleri tanıyacak, onların tadını alacak bir tatma organı vermiştir. Bu da göstermektedir ki, nimetlerin bu derece çok ve çeşitli verilmesinden maksat, onları sınır tanımadan tüketmek değil, onları tadarak kıymetlerini takdir etmek ve karşılığında Cenab-ı Allah’ı gerektiği gibi tanıyıp O’na şükretmektedir. İnsanın insanlığı ve yaratılmasındaki gaye burada yatar. Sürekli ve sınır tanımadan tüketmek, hem nimetleri ve bu nimetlerle rızıklanmayı sıradanlaştırır, hem insanı nimetleri takdir etmekten uzaklaştırır, hem de Nimet Veren’i ve O’na şükrü unutturur. Bunun neticesinde insan, Kur’ân-ı Kerim’de dünya hayatını tek gaye edinen kâfirler için buyrulan “Sığırların yediği gibi yerler!” kınamasının hedefi olur.