Saturday, August 26, 2017

Balkan Harbi ve Nazım Paşa


Osmanlı Devleti’nin Avrupa’daki topraklarının büyük bir kısmını kaybettiği Balkan Savaşlarında da komutanlardan kaynaklanan liyakat problemleri yaşandı. Özellikle İttihat ve Terakki karşıtı olarak kurulan “Büyük Kabine”, ismine rağmen çok büyük hatalar yaptı.

Sadrazam Gazi Ahmet Muhtar Paşa Balkan Savaşları öncesinde 1912 Temmuz’unda hükümeti kurduğunda liyakati olmadığı halde Nazım Paşa’yı Harbiye Nazırı olarak atamıştı. Nazım Paşa böyle bir savaşı idare edebilecek kabiliyet ve donanıma sahip değildi. O sırada Osmanlı ordusunun en üst rütbeli subayı olan Erkân-ı Harbiye-i Umumiye Reisi (Genelkurmay Başkanı) Ahmet İzzet Paşa ise Yemen’de görev yapmaktaydı. Nazım Paşa göreve geldikten sonra büyük bir hata yaparak 1908 ve 1909’da silah altına alınan 60-70.000 redif askerini terhis ederek orduyu büyük bir zaafa uğratmıştı.

İzzet Paşa, Erkân-ı Harbiye Reisi olduktan sonra 1910 yılında Osmanlı Devleti’nin savaşa girme ihtimallerine göre on iki farklı harekât planı yaptırmış ve Alman komutan Goltz Paşa’nın onayını almıştı. Bu planların beş tanesi Balkan devletlerinin Osmanlı Devleti’ne karşı savaş açma ihtimaline karşı hazırlanmıştı. Bunlardan 5 numaralı plan, dört Balkan devletinin Osmanlı Devleti’ne karşı birlikte savaş açma ihtimaline göre idi.

Nazım Paşa 5 numaralı planı dikkate almak yerine bütün planları karıştırarak yeni bir plan hazırlattı. Ancak bu planda dört devletin birden harekete geçeceği dikkate alınmadığı gibi İzzet Paşa’nın planlarındaki “savunma” anlayışının yerini “taarruz” almıştı.

Daima Taarruz

Nazım Paşa bütün stratejisini hayalci bir şekilde “başlangıçtan itibaren daima taarruz” şeklinde bir garip prensibe göre yapmıştı. Bunda Nazım Paşa’nın öğrenim gördüğü Fransızların St. Cyr Akademisi’nin “offensive a autrence- ne pahasına olursa olsun hücumla hedefe ulaşma” fikrinin de etkisi olmuştu.

Nazım Paşa kamuoyunun bir an önce Sofya, Atina ve Belgrat’a girme isteğine ve kısa zamanda büyük bir zafer kazanılacağına olan beklentisine uygun hareket etmişti. Savaşın başında bütün subaylara “Merasim elbiselerinizi mutlaka yanınıza alınız. Çünkü Sofya’ya girerken ihtiyacınız olacak” demişti.

Bu “fetih” hayaline karşılık savaşan iki ordudan Şark ve Garp Ordusunun bağlantısı kısa sürede kopmuş, Nazım Paşa soğukkanlılığını kaybederek panikle kararlar vermiş ve Bulgarlar bir ayda Çatalca’ya kadar gelmişlerdi. Osmanlı Devleti, liyakatsiz komutanların hayalci planlarının faturasını iki ayda Rumeli’nin büyük bölümünü kaybederek ödüyordu.

Sadrazam A. Muhtar Paşa’nın özrü ise kabahatinden büyük oldu. Kendisine Nazım Paşa’yı neden Harbiye Nazırı yaptığı sorulduğunda nepotizmin zirvesini yaparak “Aslında Bahriye Nazırı olan oğlu Mahmut Muhtar Paşa’yı yapmak istediğini, ancak tepkilerden çekindiğinden” Nazım Paşa’yı tayin ettiği cevabını vermişti.

Bir savaşı “idare, hazırlık ve uygulama” şeklinde üç aşamada düşünecek olursak yetersiz bir kabine ve liyakati olmayan bir Harbiye Nazırı nedeniyle Balkan Harbi iyi yönetilememiş, hazırlık aşamasında mevcut planlar dikkate alınmamış ve uygulamada yapılan hatalarla yüzyıllardır Osmanlı egemenliğinde kalan topraklar birkaç ayda kaybedilmiştir.

Savaştaki ağır mağlubiyet Mahmut Muhtar Paşa Hükümeti’nin düşmesine ve Kâmil Paşa Hükümeti’nin kurulmasına neden oldu. Ancak Nazım Paşa’nın bu ağır mağlubiyete rağmen makamını koruması ve 23 Ocak 1913’deki Babıali Baskını’nda Yakup Cemil’in tabancasından çıkan kurşunlarla hayatını kaybedene kadar görevine devam etmesi ilginç bir durumdur.


Serdar Efeoğlu,  tr724 August 16, 2017