Friday, August 11, 2017

İttihatçı-Taşnak ittifakı



1906’da Selanik’te Talât, Cemal, Rahmi, Mithad Şükrü, İsmail Canpolat beyler gibi radikal unsurlar Osmanlı Hürriyet Cemiyeti adı altında örgütlendiler. 27 Eylül 1907’de bu ‘radikal’ örgütle Paris’teki ‘entelektüel’ örgüt Osmanlı İttihat ve Terakki Cemiyeti adı altında birleşti. Daha sonra kısaca İttihat ve Terakki Cemiyeti (İTC) olarak tanınacak olan örgüt, birleşmeden sonra entelektüel niteliğini kaybederek komitacılağa evrildi. Tarık Zafer Tunaya’ya göre Cemiyet’e muhalefet etmek vatan hainliği ile eşdeğerdeydi. Cemiyet bu cezaları yerine getirmek için ‘Cemiyetin Jandarma Teşkilâtı’ diye bir fedailer birliği oluşturmuştu. Tüzüğün 48-55. maddelerine göre, fedai teşkilatına giriş gönüllü olup, çıkmak mümkün değildi. Fedailer merkez heyeti tarafından mevcudiyeti vatan için tehlikeli olduğuna hükmedilen herkesi ortadan kaldırma konusunda yetkiliydiler, ancak gerektiğinde merkezin talimatlarını beklemeden eyleme geçme hakkına da sahiptiler. Kendisine verilen görevi 24 saat içinde yerine getirmeyen fedai cezalandırılırdı.

Cemiyetin önündeki en önemli sorun hareketi Anadolu’da yayacak bir teşkilata ve etkinliğe sahip olmamaktı. İşte bu eksiklik 27-29 Aralık 1907’de Paris’te yapılan kongrede Haçadur Malum- yan (nam-ı diğer Agnuni), Prens Sabahaddin ve Ahmed Rıza’nın başkanlık yaptığı üç oturumda Taşnaksutyun (Ermeni Devrimci Federasyonu) ile kurulan ittifakla dolduruldu. Şükrü Hanioğlu’na göre, İttihatçılar sadece Taşnakçılarla değil, VMORO’nun (Vnatresna makedonsko-odrinska revolucionerna organizacija, Makedonya- Edime Dahili Örgütü) sol kanadından çetelerle de işbirliği yapıyorlardı. Örneğin Enver Paşa’mn amcası Halil (Kut) Paşa, hatıratında Makedonya deneylerini anlatırken: “Türk üniforması ile yapamıyacağımı Yunan eşkıyası kıyafeti ile yapabilirdim (...) Askerlerim arasında seçtiğim kırk kişiye Yunan eşkıyalarının kıyafetini giydirdim (...) Andart kıyafeti ile münasip gördüğüm gecelerde önemli bulduğum komite reislerini yakalayıp yok ediyor ve sonra yanına bunu ben öldürdüm diye bıraktığım pusulayı Kaptan Aetos mührü ile mühürlüyordum (...) Çeteler ortadan kaldırılırken Bulgar köylerini dehşete düşürmek gerektiği için bazı köyleri ataşe verip yıkıyordum” diye yazıyordu. Ancak ilerde anlaşılacağı gibi, Taşnak ve Makedon çetecilerinin hedefi mevcut düzeni yıkmak ya da değiştirmek iken, İttihat ve Terakki Cemiyeti’nin hedefi ‘devletin bekasını sağlamaktı.’