İki ila altı yaş arasında çocuğu olanlar bu arkadaşları çok iyi tanıyor. Hatta Canım Kardeşim Mine ile Müge’yi de. Onlar yeni Türkiye’nin kahramanları.
Bu yeni Türkiye’nin sakinlerinden biri de bizim evde yaşıyor. Geçenlerde en pahalı beyaz gömleğime yeşil fosforlu kalemle doğaçlama desenler çizip, benim için iyi bir şey yapmış olma düşüncesinin mutluluğuyla “Baak!” diye yanıma geldi. Eski Türkiye’de bunun karşılığı ağzının ortasına vurulacak bir tokat ya da en iyimser tahminle çığlık çığlığa bir azar.
Yeni Türkiye için önerilen cevap ise şöyle. “Güzel kızım. Benim için iyi bir şey yapmak istediğini biliyorum ve bu benim çok hoşuma gidiyor. Ancak ben bu gömleği düz beyaz seviyorum. Bu şekilde artık onu giyemem. O halde kollarını keselim ve bu senin ressam önlüğün olsun ve ressamlar resimlerini gömleklere değil kâğıtlara çizerler, anlaştık mı?”
Annem, bir seferinde bizim ressam Nilüfer’e yemek yedirmeye çalışıyordu. Konuşmalarına kulak kabarttım.
- Bak yemezsen Leyla (Nilüfer’in çok çok sevdiği kuzeni) yiyecek, diyor.
- Aman Anne söyleme öyle, diye fırladım.
Annem gönülsüz bir şekilde söylemini değiştirdi.
- Bak Leyla yemeğini yedi, hadi sen de ye, dedi.
Ben yine atıldım ve tabii ki işine karışılan her Karadenizli kadının tepkisiyle karşılaşıp sağlam bir küfür yedim. Sonra Caillou’nun (kayyu diye okunuyor bu arada) babası gibi masanın altına bir bez serdim, tabağı Nilüfer’in önüne çekip kaşığı da eline tutuşturdum. Yemeğini bitirdiğinde hepimizin onu alkışlayacağını müjdeledim.
Biz eski Türkiye’nin insanları, bir kaşık yemek yedirilmek uğruna en sevdiğimiz kuzenlerimizle kıyaslandık, ruhumuza düşmanlık tohumları ekilerek büyütüldük. Rol modelimiz dünyanın en hasis, en dalavereci karakteri Keloğlan’dı. Çarpım tablosundan soru yağmuruna tutup toplum içinde bizi küçük duruma düşürmek için yarışan dayılarımız oldu. Eti senin kemiği benim, dayak cennetten çıkma “vecizelerini” saymıyorum bile.
Yeni Türkiye’nin çocukları ise kaşığı ağzına denk getirebilecek kol hareketini yapabildiği günden itibaren yemeğini kendi başına yiyor. İlk başlarda yarısını üzerine döküyor, sonra bu oran gittikçe azalıyor.
Cumhurbaşkanlığı adaylarının lansman toplantılarından sonra 70 yaşındaki aday Ekmeleddin İhsanoğlu eski Türkiye’yi, 60 yaşındaki Erdoğan yeni Türkiye’yi temsil ediyor tespitleri yapıldı. Çay karıştırma sesinden göbek atmaya hazır bir ruh halinde Erdoğan övgüsü yapmaya teşne dostlarımıza “yeni olan ne?” diye sormak isterim.
Ceberut devlet vesayetini yenip halkı iktidar etmek mi yeni? Yoo.
Menderes bunu yapmıştı. Ezanı Türkçeleştiren, halkı “reşo-memo” diye aşağılayan, en küçük aykırı sesi en ağır şekilde ezen devlet vesayetini yenmiş, ilk defa halkı iktidara getirmişti.
Köprü yapmak mı yeni? Yoo.
Üçüncü köprüyü yapmakta ne var? İlk köprüyü Demirel yapmıştı. Hâlâ onun yaptığı barajlardan gelen elektrikle ampullerimiz yanıyor.
Bir milyona tuvalete giderken sıfırları atıp bir liraya tuvalete gitmek mi yeni? Yoo.
Özal dünyada sıfır hükmünde olan Türk parasını konvertibl hale getirdi. Cebinde dövizle yakalananın beş yıl hapis yattığı bir sistemi değiştirdi.
Duble yol yapmak mı yeni? Yoo.
Yine Özal yolu olmayan köy bırakmadı. Evet belki duble değildi ama hiç yokken yapılan yol, o yolları iki katı genişletmekten daha büyük bir iş olsa gerekti. Ayrıca ilk paralı otobanları da o yaptı. Hatta onların gelirlerini sattı, o paralarla yeni yollar yaptı. Köylere gitmişken elektriksiz ve susuz köy de bırakmadı.
Dış politikada görülmemiş başarılar mı yeni? Yoo.
İnönü devrinde Türkiye, Birleşmiş Milletler’i kuran 50 ülkeden biri oldu. Menderes zamanında NATO’ya üye oldu. Libya’ya gemi gönderip vatandaşları kurtarmakla kıyaslanamayacak bir hamleyi Ecevit ve Erbakan yaptı; Kıbrıs’a askerî harekat düzenledi, Rumlar tarafından katledilen Türkleri kurtardı. Cami cemaatinin Hıristiyan kulübü deyip kötülediği bir kamuoyuna rağmen ANAP iktidarında birleşmiş Avrupa’nın bir üyesi olmak için resmen başvuru yapıldı. Mesut Yılmaz, Avrupa Birliği’nin yolu Diyarbakır’dan geçer, dedi.
İşte dostlarım yeni Türkiye diye iddialı bir laf etmeden önce iyi düşünmek lazım. Erdoğan hepsini daha iyi yapmış olabilir ancak yaptıkları yeni değil. Kendisi de yeni bir lider değil. Bu Türkiye de yeni bir Türkiye değil. Evet, daha iyi bir Türkiye ama asla yeni değil.
Yeni Türkiye şu anda “agu-gugu” diyor, çişini bezine yapıyor. Daha büyüyecekler ve o gün geldiğinde gerçekten yeni bir Türkiye olacak. “Höt-zöt” edenin değil ikna edenin kazandığı, kaba kuvvetin değil zarafetin fark yarattığı, güçlü olanın değil haklı olanın baş tacı edildiği, insan ilişkilerinde nefretin değil tahammülün belirleyici olduğu bir Türkiye olacak. Güzel olacak.
Üzgünüm. Caillou bu adaylardan hiçbirine oy vermeyecek.