Thursday, March 17, 2016

Din Adına Kalıcı Hizmet

Askerî veya iman, teslimiyet ve aksiyona dayalı bir hareketin devamı ve bekası, onun ilim ve maneviyat temelinde medeniyet oluşturmasıyla mümkündür. Bundandır ki, tarihî bir gerçek olarak, meselâ Moğol istilaları ve İskender’in askerî harekâtı gibi ilim veya maneviyattan yoksun en hızlı ve başarılı askerî hareketler, saman alevi gibi parlayıp sönmüş, çok kısa ömürlü olmuş, istilalar neticesi kurulan dört Moğol devleti, askerî yönden mağlûp ettiği İslâm dünyasının medeniyet havzasında eriyip Müslümanlaşmıştır. Dolayısıyla, Din adına asıl ve kalıcı hizmet ve hakimiyet, ilim, kültür ve maneviyatta, bunlar temelinde bir medeniyet oluşturmada yatar. İşte, Hz. Ali Efendimiz’in (r.a.), Ehl-i Beyt’in bütün ümmetin ‘mevlâ’sı olarak asıl hizmet sahaları ilim ve maneviyat idi; onlar bu sahalarda ümmete rehberlik, Hz. Ali’nin ilk üç halifeler hazretlerine yaptığı gibi, halifelere şeyhülislâmlık, hem onlara, hem bütün ümmete manevî önderlik yapmaktı. Eğer siyaset yanı ağır basan hilâfet Ehl-i Beyt’te kalsa idi, onlar çok daha kalıcı ve aslî olan ilim ve maneviyatta rehberlik vazifelerini hakkıyla yerine getiremezlerdi. İslâm tarihi boyunca pek çok halifeler, pek çok devletler, saltanatlar, hanedanlar geldi geçti. Fakat hem ilmî ve manevî rehberliğiyle Ehl-i Beyt yaşamaya ve vazifesine devam etti; hem de Ehl-i Beyt’in bu aslî fonksiyonu aksamadan ve kesilmeden sürdü. Dolayısıyla onlar, zahirî ve siyasî hilafetin pek çok üstünde manevî bir saltanat kazandılar ve üstad-ı küll (tam ve bütün üstad) hükmüne geçtiler; hattâ manevî saltanatları, Kıyamet’e kadar bâki kaldı.

Kısaca, Peygamber Efendimiz’in ümmetini Kur’ân ve Ehl-i Beyt etrafında toplama arzusu gerçekleştiği gibi, Ehl-i Beyt de İslâm’ı temsil, yani Sünnet’i tatbik ve koruma vazifesiyle birlikte, Ümmet’e mevlâ olma, yani, onlara ilmî ve bilhassa manevî sahalarda rehberlik vazifelerini hakkıyla yerine getirdiler. Pek çok büyük âlim ve müceddit gibi, bilhassa manevî sahada velîlerin, kutupların, gavsların çok büyük çoğunluğu Ehl-i Beyt içinden çıktı. Bu gerçeğe işaretle Hz. İmam-ı Ali (r.a.), Ziyaüddin Gümüşhanevî hz. tarafından büyük veliler ve tarikat ulularının dua ve münacaatlarından derlenmiş üç ciltlik Mecmuatü’l-Ahzab’da yer alan Kasîde-i Ercûze’sinde “Her sıkıntı, şiddet ve zorluk zamanında biz Âl-i Beyt’ten bir gavs çıkıp imdat eder.” der.