Monday, March 21, 2016
Edep
Haddini aşmamak, kalp kırmamaktır edep.
Sadece o değil; haddini aşıp, kalp kırmaktan ödünün patlaması demektir. İstisnasız ayrımsız her insan, her canlı varlık, tıp tıp atan her yürek, avuçlarımızın arasında tuttuğumuz billur bir kâsedir. Dışı nasıl olursa olsun özü narin ve nazenindir. İçin titrer. Düşürmekten, düşürüp de kırmaktan öyle korkarsın.
Dedikodudan, haksızlıktan ve ithamdan uzak durmaktır edep.
Sadece o değil. İnsan-hayvan, canlı-cansız veya önemli-önemsiz ya da zengin-fakir ayrımı yapmadan etrafına hoş bir nazarla bakmak, "eyvallah" diyebilmek, "eyvallah" kelimesi üzerine kafa yormaktır.
Bilmediğin konuda susmak, bildiğin konuda ahkâm kesmemektir edep.
Bilgi bir perdedir. Sen ne kadar bilirsen bil, nasıl bir âlim olursan ol, en cahil görünen insandan bile öğrenecek bir şeyin vardır elbet. Edep bunu unutmamaktır.
İnsan ayrımı yapmamaktır edep.
Sokaktaki bir berduşun yanında da, Karun kadar zengin ya da Süleyman kadar muktedir görünenin yanında da aynı sakin idrakle durabilmek; saydam ve şeffaf olabilmek; girdiğin mekâna ya da konuştuğun adamın nabzına göre laf değiştirmemek, ince hesap bilmemektir edep.
Aşırılığa gitmemektir edep.
Hileden, desiseden, yalandan ve zorbalıktan hazzetmemek; kimseyi aptal yerine koymamak, aşağılamamaktır. Tek başınayken de başkalarının yanındayken de şefkati elden bırakmamak; dış görüntülerden, parlak kabuklardan, unvanlardan, payelerden etkilenmemek; her işte her adımda yüreğe bakmak, yüreğin ibresine göre yol almak... ve ha bire "ben" demekten vazgeçmektir edep.
Edep bir ahenk meselesidir. Akort edilmektir.
**
Bulaşıcıdır edep. Tebessümle bulaşır. Gülümseyen bir insan karşısında biz de elde olmadan gülümseyiveririz. Gün boyu çatık kaşla dolaşmaya alışkın yüzümüzün kasları gevşeyiverir. Bakmışız ki dudaklarımız bizden evvel davranmış. Gülümsemeye gülümsemeyle karşılık vermişiz de haberimiz yok. Edep insandan insana geçer. Aynadan aynaya yansır. İnsanın şaşmaz tabiatıdır. Kibirlinin karşısında kibirli, mütevazının karşısında mütevazı olasımız gelir. Diklenene diklenerek karşılık veririz. Edepliye ise eğiliriz.
Geçenlerde bir yemek masasında bir arkadaşım tanıdık ve buruk bir şaka yaptı: "Yahu ne zaman yurtdışından dönsem, bana da bir nezaket geliyor. Tanımadığım insanlara kapıları açmak, trafikte başkalarına yol vermek filan istiyorum. Bir incelik, bir terbiye geliyor üstüme. En fazla bir gün sürüyor ama. Sonra bakıyorum herkes birbirine kaba davranıyor, bana da bir kabalık geliyor... Dangul dungul yola devam ediyorum.”