Thursday, March 24, 2016

Kıble Evler 2

“Evin kıble edinilmesi ne demek? Cenab-ı Hak, “Evlerinizde mescitler ittihaz edin!” demiyor, “Evlerinizi kıble ittihaz edin!” diyor. Âlimler bundan iki incelik çıkarmışlardır:

a- Bir kısım âlimler: “Hz. Adem’den beri, bütün semavî dinlerde kıble vardır.”, “Ortak kıble Kâbe’dir.”, “Tarih boyu evler, Kâbe istikametinde yapılmıştır. Sadece Resûlullah döneminde geçici bir süre için Kudüs kıble kılınmıştır.” vs. demiştir. Ancak, burada meselenin bu yönü üzerinde duracak değiliz, bu konumuzun dışına çıkmak olur.

b- Diğer bazı âlimler; “kıble” tabirinin ihtiva ettiği “karşılıklı (mütekâbilen)” manasını göz önüne alarak ‘evlerin kıble kılınması’ndan; evlerin, ‘karşılıklı olarak birbirine (mütekâbilen) yönelmiş kılınması’nı anlamış; bu manadan hareketle âyetten kastın “Birbirini destekleyen bir cemaatin husûlü” olduğu belirtilmiştir. Aynen şu ifade geçer: “Evlerin kıble kılınması(nın bir manası); onların, karşılıklı olarak birbirini destekleyen cemaatler şeklinde organize olmaları (veya organize edilmeleri)dir.”

Bu manadan hareketle, şu yoruma ulaşabiliriz: İsrailoğulları, Hz. Musa ve kardeşi Harun’un tedbiriyle mahallelerde hazırlanan -ve faaliyet merkezleri mahiyetinde olan- evler etrafında, birbirleriyle dayanışma ve irtibat içine girmişler, bilhassa ortak ibadet, çocukların ortak eğitimi gibi ihtiyaçlarını çözmeye çalışmışlar ve böylece âyet-i kerîmede Allah’ın kendilerine emrettiği, bütün evlerin kıble kılınması, yani her eve ulaşılarak, evlerin birer mescit ve mektep hâline getirilmesi suretiyle, yeni nesillerin bu evlerde yetiştirilmesi sağlanmıştır. Ve İsrailoğulları, Allah’ın kendilerine olan emrini yerine getirerek, talep etmiş oldukları kurtuluşa erme lütfunu hak etmişlerdir. Âyetteki, müjdele tabiriyle vadedilen, müminleri ilahi şekilde kurtarma işi de, Kızıl Deniz’den mucizevî bir geçişle yerine getirilmiş oluyor.

Bu uygulama, kıyamete kadar gelecek müminlere bir örnektir. Müminler; Hz. Musa zamanında olduğu gibi, hâkimiyeti ele geçiren Firavunlar yüzünden, nerede bir surette hürriyetlerini kaybetmiş, dinin gerektirdiği şekilde yaşamakta sıkıntı ve zorluklara düşmüşlerse, çocuklarına hür ve meşru ortamlarda alenen eğitim vermekten alıkonmuşlarsa, evlerine yönelmelidirler. Evlerini mescit ve mektep şeklinde kullanmalıdırlar. Onlar için en selametli ortam ev ortamıdır. Eğitimle ilgili bir kısım problemlerin -meselâ bir öğretici tutma gibi- çözümü de, komşu veya yakınların birbiriyle dayanışma içine girecekleri cemaat veya gruplar oluşturmalarını gerektirecektir.
**

“Evi kıble kılma”nın bir başka mesajı daha var: Tıpkı eski âlimlerin, ilim alma yoluna giren talebelere yaptıkları: “İlmi hocadan alın, kitabı kendinize kıble kılmayın, kim bunu yaparsa, hocası şeytandır.” tavsiye ve uyarılarındaki “kitabı kıble yapmak” tabiri, Arap örfünde, “kitap üzerinde yoğunlaşma”yı ifade ettiği gibi,”evin kıble kılınması” da eğitim-öğretim-ibadet meselelerinde evde yoğunlaşmayı ifade eder.

Bir başka ve daha açık bir ifade ile; eve yönelmek, evi kıble edinmek elbette eve bir mescit hüviyeti kazandırıp ev merkezli bir eğitim faaliyetine geçmeyi gerektirir. Yani, mescitlerin gördüğü ibadet, eğitim, öğretim, cemaatleşme gibi bütün hizmetler evlerde yerine getirilmelidir. Evlerin bu suretle kullanımı, müminler arası irtibatı azaltacak, herkesi kendi başına kılan bir içe kapanma şekline döndürecek tarzda olmamalıdır. Karşılıklı dayanışma şeklinde olmalıdır. Yani nasıl ki mescitler herkese açıktır. Haftanın bir gününde mecburi olmak üzere, her gün namaz vakitlerinde müminleri bir araya getirme, aynı mekânda toplayarak içtimaîleştirme hizmeti veriyorsa, evler de öyle olmalıdır. Mütekâbil (karşılıklı) olarak birbirinize rahatça gidip gelmeyi kolaylaştırmalısınız, resmiyeti azaltmalısınız. Böylece, mescitlerin verdiği bütün hizmetleri evler verebilmelidir. Yani, konulan yasaklar sebebiyle, cami, mektep, mahalle veya köy odası gibi ortak mekânlarda bir araya gelmenin zorlaştığı veya imkânsızlaştığı şartlarda:

* İbadet ve zikirler için evlerde bir araya gelmelisiniz.
* Dinî bilgilerinizi tazelemek, öğrenmek için evlerde bir araya gelmelisiniz.
* Yeni nesillerin talim, terbiye ve eğitimi için evler kullanılmalıdır.
* Her çeşit dini ve içtimaî merasimler evlerde yapılmalıdır.
* Bütün evler bu hizmetleri verebilecek durumda olmazsa, bazıları mutlaka bu hâle getirilmelidir.
* Veya (duruma göre ve şayet imkan olursa) bu hâle uygun, “ev” adı altında yeni inşaatlar gerçekleştirilmelidir.
* Bir yerleşim bölgesinde (şehir, köy, mahalle, oba vs.) herkesin aynı evde toplanması imkânsız ya da mahzurlu olabileceğine göre, yakın komşular, meslek grupları, akraba grupları, yaş grupları, cinsiyet grupları gibi daha küçük guruplar hâlinde ikili veya üçerli gruplardan başlayarak değişik sayıda gruplar teşkil edilerek, sırayla yani mütekâbilen olmak üzere mescitlerin verdiği hizmetlerin yerine getirilmesi için evlerde toplantılar gerçekleştirilmelidir.