Thursday, March 31, 2016

Ebeveyn vs. Dadı

Çocukların temel eğitiminde, ebeveyn ilgisinin önemine temas ettikten ve “Özellikle varlıklı İstanbul ailelerinde, bütün aile büyüklerinin iyi eğitim almış kimseler olmaları sebebiyle, çocuklarının temel eğitimini kendilerinin verdiklerini” belirttikten sonra, Osmanlılarda bir dönem mezkur geleneğin bozularak, bu hayatî işin başka ellere verildiğine de dikkat çekmemiz gerekmektedir. Yine Onur’un derlediklerinden öğreniyoruz ki, 19. asrın ortalarından itibaren, başta İstanbul olmak üzere, büyük şehirlerin varlıklı ailelerinin çocukları, “Çerkez dayı”, “Arap dadı”, “yaşlı lala” gibi unvanlarla anılan mürebbiler tarafından büyütülmektedir. Osmanlı’nın yıkılışının derin sebepleriyle ilgili daha gerçekçi bir ipucunu teşhis düşüncesiyle özellikle üzerinde durulması gereken bir durum, Tanzimat döneminde “bütün üst tabaka ailelerinde” yabancı mürebbiye tutmanın moda olması hadisesidir. Geleneksel anne-çocuk ilişkisini değiştiren, annenin çocuk üzerindeki hâkimiyetini azaltan  mürebbiliğin vahim hâlini, Merhume Samiha Ayverdi’nin sunduğu nefis tasvirden dinleyelim:

“… Kırk sene evvel İstanbul’da mürebbiyelik, topsuz tüfenksiz bir imparatorluk demekti. Müreffeh her Türk ailesinin içine adım atmak demek, orada asla muaheze ve itiraza çarpılmadan saltanat sürmekle birdi. Mürebbiyenin hususi odası, hizmetine verilen cariye, kaprislerine körü körüne itaat edilen bütün bir ev halkı vardı. Mürebbiye evin içinde kimsenin anlamadığı bir dille okutup yazdırdığı çocukla, ne yapar, ne söyleşir kimse bilmezdi. Bilinmesi lâzım olan bir şey varsa onun her yaptığının, her işlediğinin ayn-ı hikmet oluşu idi. İşte bu yüzden de çocuk altı yaşına geldiği halde, “Ezan okunuyor.” diyeceği yerde “İmam bağırıyor.” derdi. Henüz büyükbabası, konağında cemaatle namaz kıldığı, kendi babası Cuma namazlarını kaçırmadığı halde, mürebbiyenin şaheseri olan bu körpe insana, mukaddesatı, bir yüz karası imiş gibi, silinmek, bertaraf edilmek zevki aşılandı. 
Fakat çocuk, bu darbeyi sade imanına yemedi. Din, merkezden muhite açılan iç içe halkaların hepsini birden kucakladığı için ilk kastedilen o oldu ise de, milliyeti, an’anesi, bağları, hâtıraları hülasa tekmil kıymetleri teker teker kurşun sıkılan hedefler arasında kolay kolay devrilip gitti.
Artık çocuk himaye çağından çıkıp, mürebbiye de dört başı mâmur zaferinin hazzı ile eve vedâ edeceği zaman, sanki bu zaferin mükafatı olarak o, bilgisi, dirayeti ve nezaketi medhedilerek bir başka aileye tavsiye ve devredilmek suretiyle önüne yeni ve elverişli bir zemin daha hazırlandı. Böylece mürebbiye denen canlı tehlike, hâmili olduğu mikroba karşı muafiyete sahip bir portör çalımı ile, taşıdığı mikroplardan bol bol ve rastgele etrafına dağıttı durdu…”