Türk gençliği
içinde İslâmcılığın da, Garpçılığın da artık hiçbir cazibesi yoktu. İslâmcılık
Mısır’ın fethine giderken Arabistan’ı da vermişti. Garp denilen şeyse, bizim
kendisine gitmemize vakit kalmadan, burnumuzun dibine kadar gelerek,
Marmara’dan İstanbul’a toplarını diken İtilâf donanmalarının namlu deliklerinde
simsiyah bir tehdit halinde görünüyordu. Türkçüler arasında da, üstüne
ayaklarını bastıkları son toprak parçalarını bile muhafaza edememek endişesiyle
Turan yolculuğuna niyeti ve takati olan kalmamıştı. Büyük Harpte Enver’in
Kafkas cephesinde 70 bin Türk’ü mahveden Sarıkamış macerasının dehşet verici
hatırası da Büyük Türk Birliği hülyasını ekşitiyordu. Kızılelma yolculuğu da,
İslâmlaşma politikasının Mısır seferi gibi, tamamıyla iflâs etmiş malî
hülyaların koleksiyonuna girdi. Milliyetçilik fikri, yalnız, büyük
ambisyonlarını, tasfiye etmiş bir politika ve masum bir edebiyat hareketi
halinde yaşıyordu.