Friday, March 18, 2016

Hüsran

Türk gençliği içinde İslâmcılığın da, Garpçılığın da artık hiçbir cazibesi yoktu. İslâmcılık Mısır’ın fethine giderken Arabistan’ı da vermişti. Garp denilen şeyse, bizim kendisine gitmemize vakit kalmadan, burnumuzun dibine kadar gelerek, Marmara’dan İstanbul’a toplarını diken İtilâf donanmalarının namlu deliklerinde simsiyah bir tehdit halinde görünüyordu. Türkçüler arasında da, üstüne ayaklarını bastıkları son toprak parçalarını bile muhafaza edememek endişesiyle Turan yolculuğuna niyeti ve takati olan kalmamıştı. Büyük Harpte Enver’in Kafkas cephesinde 70 bin Türk’ü mahveden Sarıkamış macerasının dehşet verici hatırası da Büyük Türk Birliği hülyasını ekşitiyordu. Kızılelma yolculuğu da, İslâmlaşma politikasının Mısır seferi gibi, tamamıyla iflâs etmiş malî hülyaların koleksiyonuna girdi. Milliyetçilik fikri, yalnız, büyük ambisyonlarını, tasfiye etmiş bir politika ve masum bir edebiyat hareketi halinde yaşıyordu.