... Kur’ân, bu tür vaka ve vakıaları, İlâhî Zât’ı, O’nun sıfatlarını ve isimlerini tanıtmak için zikretmektedir. Yaratıcısını tanıtmak için kâinat kitabının manâsını açıklamakta, dolayısıyla, kâinatı Yaratıcısı adına, O’nu tanıtmak maksadıyla konu edinmektedir. Modern bilim ise, kâinatı kâinat olarak ve kendi adına ele almakta, dolayısıyla sadece bilim adamlarına seslenmektedir. Buna karşılık Kur’ân, bütün insanları ve cinleri muhatap edinmekte ve onları irşad gayesi gütmektedir. İrşad, yani aydınlatma ve yol gösterme ise, sunduğu delilleriyle birlikte anlaşılır olmalıdır. İnsanların ve cinlerin çoğu avam olduğundan, Kur’ân irşad için onlara onların anlayacağı şekilde hitap eder, ona göre bir dil kullanır, fakat bundan her seviyedeki insan alacağını alır. Kur’ân’ın taklit edilemez mucizevî yanlarından birisi de işte budur.
Bundandır ki Kur’ân, güneş için lamba tabirini kullanır. Çünkü o, güneşten onun kendi adına, fizikî hususiyetleriyle bahsetmez. Ama ondan, insanla münasebeti ve insana olan faydası açısından, insana Rabbini tanıtması noktasında bahseder. İnsana gerekli olan da budur. Güneşi, kâinattaki, en azından güneş sistemindeki çarkın zembereği, ana mihveri, kâinattaki veya sistemindeki düzenin merkezi olarak takdim eder. Sistem ve düzen ise, Yaratıcı’yı tanımanın yollarından ikisidir. Güneşi lamba olarak anmakla da, dünyanın insanlara lambası güneş olan bir saray gibi olduğunu, içindeki eşyanın ise insanın ve diğer canlıların hayatı için gerekli malzemeyi teşkil ettiğini hatırlatır. Böylece de Yaratıcı’nın ihsan, rahmet ve fazlını nazara verir.