Wednesday, April 2, 2014

Kur’an-ı Kerim ve Açıklamalı Meali [Ali Ünal] 94: Hadid Sûresi’nden 3 – İrade ve Kader

İrademiz var, dolayısıyla birtakım yükümlülüklerle mükellefiz ve bu yükümlülüklerdeki ihmallerimizi, günahlarımızı Kader’e yükleyemeyiz. İrademiz var, dolayısıyla nefis, günahları Kader’e yükleyerek onların neticesinden kurtulamaz. Kader var, dolayısıyla iman ve takva ehli, iyiliklerini, güzel davranışlarını kendilerinden bilip, onlarla gurur duyamaz. Kader var, bir işte başarı gösterenler, servet ve makam sahipleri, başarılarını, servet ve makamlarını kendilerinden bilip, onlarla gurur duyamaz, övünemez.

Ayrıca, musibetlere ve başarısızlıklara da onlar sebebiyle gam çekmeyelim diye Kader açısından bakılır. Gerekeni, üzerimize düşeni yapmamız için geleceğe ve sorumluluklarımıza ise irademiz açısından yaklaşılır. İşte, insan iradesini inkâr eden Cebriye ile, insanın bütün yaptıklarını insanın kendisine veren ve onları Allah’ın takdir buyurup yarattığını kabul etmeyen Mutezile, bu gerçek köprüsünde el sıkışabilirler.


Din’de doğruyu bulmak için, her şeyi kendi yerinde ve kendi sınırları içinde değerlendirip, haddi aşmamak çok önemlidir. Meselâ, “dilediğini dilediği gibi yapma” iradesi ve kudretine sahip olan Allah, herkesi Cennet’e veya Cehennem’e koyabilir. Ama, adaleti herkesin hak ettiği yere gitmesini gerektirir. Hususî rahmeti, günahları ölçüsünde Cehennem’de kalması gereken mü’minlerden dilediklerini, hususî rahmetine lâyık olanları Cehennem’de yanmadan Cennet’e almayı gerektirebilir. Kısaca, Cenab-ı Allah’ın isim ve sıfatlarının tecellerindeki denge de dikkate alınmalıdır.