Friday, April 4, 2014

Kur’an-ı Kerim ve Açıklamalı Meali [Ali Ünal] 108: Alâk Sûresi’nden – Din ve Bilim


Kâinata ve insana Allah’ın masnuatı olarak bakmayan, onları tevhid noktasında ele almayan ve imanın menşurunda incelemeyen bir bilim adamı parçalı bakış açısından kurtulamayacak, kâinatın dış görünüş itibariyle sergilediği ‘kesret’te boğulup gidecek, eşya arasındaki vahdet rabıtalarını göremeyecek ve bilim neticede kendisini de, kendisiyle birlikte insanlığı da felâkete götüren bir vasıta olacaktır. Nitekim, Din dışı bir faaliyet olarak görülen ve kendi sahasına Din’i sokmayan bilim, tarihin şu son diliminin şahit olduğu üzere, çok küçük bir azınlığa maddî refah getirmişse de, yol açtığı inkâr ve dolayısıyla huzursuzluk, güvensizlik ve mutsuzluk fırtına ve girdaplarının yanısıra, insanlık tarihinde görülmemiş bir sömürü, zengin–fakir uçurumu, sonu gelmez savaş ve çatışmalar, menfaat çekişmeleri, çıkan savaşlarda milyonlarca ve bir defada on binlerce, yüz binlerce insanın ölümü, milletler ve toplum katmanları arasında rekabet ve derin yaralar, korkunç bir çevre kirlenmesi, fıtrata ve yaratılışa müdahale gibi pek çok felâkete de sebep olabilmekte, en azından bunları önleyememektedir. Dolayısıyla, bilim ve Din’in iki ayrı sahaya hitap eden iki ayrı ve farklı disiplin olarak görülmekten kurtarılması, günümüz insanlığının önünde, onun bugününü de yarınını da temelden ilgilendiren çok önemli bir husustur.