Allah’a karşı gönülden saygılı olun ve O’na karşı gelmekten, dolayısıyla O’nun azabından ne kadar sakınabilirseniz o kadar sakının. (Teğabün 16)
Bu ifade, O’na karşı gelmekten ne ölçüde sakınmak gerekiyorsa, o ölçüde Allah’a karşı gelmekten sakının (Âl-i İmran Sûresi/3: 102) âyetiyle çelişmediği gibi, onu neshetmiş de değildir. İlâhî Zat olarak Allah’a ne ölçüde saygı duymak, ne ölçüde O’na karşı gelmekten sakınmak gerekiyorsa, O’na o ölçüde saygı duyup, o ölçüde O’ndan sakınmak gerekir. Çünkü O’nun Allah olması bunu gerektirir. Her makam, büyüklüğüne ve önemine nisbetle saygı ister. Bununla birlikte, her insanın, ötesine geçemeyeceği bir kapasitesi vardır. Fakat biz, kapasitemizin sınırlarını bilemeyiz, dolayısıyla bize düşen, Allah’a O’nun bizden istediği ölçüde, O’nun İlâhî Zat oluşu ölçüsünde saygı duymaya, o ölçüde O’na karşı gelmekten sakınmaya çalışmaktır. Bunu yapmamız, kapasitemizi sonuna kadar kullanmak demektir ve dolayısıyla bu iki âyet, birbirini tefsir etmektedir.