Bir hadis-i şerifte ifade buyrulduğu gibi, her insan için Cennet ve Cehennem’de takdir buyurulmuş bir yer vardır. Eğer bir insan iman etmez ve Cehennem’e giderse, onun Cennet’teki yerine mü’minler mirasçı kılınır. Bunun gibi, Cenab–ı Allah her insana güzellik ve zevklerden pay ayırmıştır. Bazıları bu payı dünyada tüketmeyi tercih eder ve bütün yaptıklarının karşılığını dünyada görmek isterler. Böylelerinin Âhiret inancı da yoktur. Dolayısıyla Allah (c.c.), onların güzel ve yerinde davranışlarına düşen bütün payı, dünya ona ne kadar zemin teşkil edebilecekse o kadar, yani ancak dünyanın ölçülerine göre dünyada verir; O, kâfir de yapsa hiçbir güzel işi karşılıksız bırakmaz ve kâfirleri makbul işlerinden dolayı dünyada mükâfatlandırır. Mü’min ise, Âhiret’i gaye edinen insandır; dolayısıyla dünyanın tatma yeri olduğunu bilir ve işlerinde asıl nimetlenme ve gerçek zevkler yurdu olarak Âhiret’i hedef alır. Bu zevkler ise Âhiret’te elbette oranın ölçülerine göre tadılacaktır. Bununla birlikte mü’min, dünyada da nasibi olduğunu unutmaz ve onu helâl yoldan elde etmek için çalışır.